23 Şubat 2016 Salı

HÜKÜM ÇIKARIRKEN,TEK AYET VEYA HADİSTEN ÇIMBIZLA DEĞİL GENELİNİ ÖLÇÜ ALARAK

HÜKÜM ÇIKARIRKEN,TEK AYET VEYA HADİSTEN ÇIMBIZLA DEĞİL GENELİNİ ÖLÇÜ ALARAK VE KAST,GAYE VE EŞYADAKİ ÖZELLİKLERİ GÖZ ÖNÜNE ALARAK KONUYA BAKMALIYIZ.
*******************************************
“SADECE KUR’AN” ve “KUR’AN İSLAM’I”
SLOGANI ALTINDA YAPILAN
KUR’AN TAHRİFÂTINA REDDİYE
HELÂL ve HARAM
4 — Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar, de ki; «Bütün iyi ve temiz olanlar size helâl kılındı»; Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'dan korkun, doğrusu Allah hesâbı çabuk görür.

5 — Bugün, size bütün iyi ve temiz olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İman eden hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları zinâ etmeksizin; gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğiniz takdirde size helâldir. Kim imanı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider. O, Âhiretde de kaybedenlerdendir.

Kendilerine nelerin helâl kılındığını öğrenmek için müminler tarafından sorulan bu sual; o seçilmiş cemaatin ruhi durumunu tasvir eder. Onlar, önce Allah’ın hitabına mazhar olmanın saadetini duymuşlar, sonra da ruhlarında karışıklık meydana getiren cahiliyet hayatının bütün davranışlarından uzaklaşmaya, sakınmaya başlamışlardı.. İslâm’ın, onu haram kılmış olmasından korkuyorlardı. Bunun için yeni yeni şeyler sormak ihtiyacını duyuyorlar ve bu yeni nizamın beğendiği, takrir ettiği hususların açıklanmasını arzu ediyorlardı.

O devrin tarihini karıştıranlar, İslâm’ın, cahil arapların ruhunda meydana getirdiği, büyük değişikliği göreceklerdir. İslâm, cahiliyet hayatını şiddetle sarsıyor ve bütün pisliklerini silkeleyip atıyordu. Cahiliyet bataklığında bulup zirveye doğru çıkardığı müslümanlara, yeniden dünyaya geldiklerini, yepyeni bir hüviyete büründüklerini hissettiriyordu. Aynı zamanda tebliğin zorluğunu, yükselişin azametini, değişikliğin yüceliğini ve nimetin büyüklüğünü de hissettiriyordu. Kendilerine hayır ve bereket ihsan eden bu Rabbani Nizamın uygun olarat gayret ve himmetlerini göstermelerini, ona muhalefetten .sakınmalarını da telkin ediyordu. İşte cahiliyet hayatlarındaki alışkanlıklarında meydana gelen korku ve zorluk; bu derin şuurun ve o şiddetli sarsıntının neticesidir.

Bunun içindir ki, tahrim âyetini işittikten sonra, Resulullah a gelip soruyorlar:

«Kendilerine haram kılınan nedir?»

Ona yanaşmadan, helâl kılındığını yakînenen bilmeleri için

soruyorlar.

Ve onlara İlâhî cevap geliyor:

«De ki; bütün iyi ve temiz olanlar size helâl kılındı.»

Not.
İman edinceye kadar müşrike kadınları nikahlamayınız. İman eden bir cariye müşrike kadından –o sizin hoşunuza gitse de– elbette daha hayırlıdır. İman edinceye kadar müşrik erkeklerle de nikah ettirmeyin; iman eden bir köle bir müşrikten –o sizin hoşunuza gitse de– elbette daha hayırlıdır. Onlar sizi Cehennem’e çağırırlar. Allah ise, Cennet’e ve mağfirete çağırır ve tezekkür etsinler diye insanlara ayetlerini açıkça bildirir.
Bakara*221
Bugün, size bütün iyi ve temiz olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İman eden hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları zinâ etmeksizin; gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğiniz takdirde size helâldir. Kim imanı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider. O, Âhiretde de kaybedenlerdendir.
Maide*5
************************************************************
Yukarıdaki ayette Müşriklerle evlenmeyiniz alttaki ayette ehli kitabın kadınlarıya evlenilebileceğini söylüyor.
Halbuki ehli kitap müşriktir.( Allah'a ortak koşan demektir.peygamber Allah'ın oğlu gibi.)
O zaman oradaki kast'ı anlamamız gerekir.oradaki kasıt semavi dine inananları değil Ataist olduğunu söyleyenler içindir.
**********************************************************


17 Şubat 2016 Çarşamba

SORU **CEVAP***DEVLET**CİHAT



SORU CEVAP


Soru Cevap

Soru:
Bazıları Hizb-ut Tahrir'in Hilafetin kurulması çalışmasında Medine dönemine değil de Mekke dönemine dayandığını söylüyorlar ve davet aşamasında Hilafeti kurmak için kıtal [cihat] amellerini Şeriata aykırı kabul ediyorlar. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in bunu yapmadığını ileri sürüyorlar. Soru şudur; niçin Hilafetin kurulması delilleri Medine döneminden alınmıyor? Zira cihat o zaman vardı ve yapılıyordu. Bu meseleye ilişkin yeterli ve doyurucu bir cevabiniz var mı? Allah hayrınızı artırsın.

Cevap:
Bu soruda açıklanmaya muhtaç bir kaç yön var:
1- İster Kitap'tan olsun isterse Sünnetten olsun gelen delillere, geldiği şekil üzere uymak vaciptir. Mekke'yi Mükerreme'de gelen deliller ile Medine'yi Münevvere' de gelen deliller arasında hiçbir fark yoktur.
2- İstenilen deliller, meseleye yönelik delillerdir. Başka meseleye yönelik deliller değildir:
A- Örneğin nasıl abdest alındığını öğrenmek istiyorsam, ister Mekke'de isterse Medine'de insinler abdest delillerinin nerede geçtiklerine bakarım, sonra da benimsenen usule göre onlardan şeri hükmü çıkarırım. Ama abdest hükmünü ve keyfiyetini öğrenmek için oruç delillere bakmam.
B- Örneğin hac hükümlerini öğrenmek istiyorsam, keza ister Mekke'de isterse Medine'de insinler hac delillerinin nerede geçtiklerine bakarım, sonra da benimsenen usule göre onlardan şeri hükmü çıkarırım. Ama hac hükmünü ve keyfiyetini öğrenmek için namaz delillerine bakmam.
C- Örneğin cihat hükümlerinin Farzı Ayn mı yoksa Farzı Kifâye mi, savunma mı yoksa saldırı mı olduğunu öğrenmek istiyorsam yine cihat hükümlerinin sonucunda doğan fetih ve İslam'ın yayılması hükümlerini, fetih zorla mı olur yoksa barış yoluyla mı olur gibi hükümleri öğrenmek istiyorsam, ister Mekke'de isterse Medine'de insinler cihat delillerinin nerede geçtiklerine bakarım. Sonra da benimsenen usule göre onlardan şeri hükmü çıkarırım. Ama cihat hükmünü ve ayrıntılarını öğrenmek için zekât delillerine bakmam.
D- İşte her mesele böyledir. Meselenin delillerinin Mekke'de ya da Medine'de geçtikleri yere bakılır. Sonra benimsenen usule göre bu delillerden meseleye yönelik şeri hüküm çıkarılır.
3- Şimdi İslami Devletin kurulması meselesine gelelim, ister Mekke'de isterse Medine'de insinler delillerinin nerede geçtiklerine bakalım, sonra da benimsenen usule göre onlardan şeri hükmü çıkaralım. Biz Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in İslami Devletin kurulmasına ilişkin delilleri, Mekke'yi Mükerreme'deki Siretinde açıkladığını görüyoruz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem İslam'a gizli çağırdı, sabırlı müminlerden oluşan kitlesini kurdu. Sonra kitlesini Mekke'de panayırlarda açığa vurdu. Daha sonra da güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etti. Nihayet Allah Subhânehu ve Teâlâ ona Ensari gönderdi, o da Medine'ye hicret edip orada devleti kurdu. İşte bunlar, devletin kurulmasına ait delillerdir. Bunlardan başka delil yoktur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Siretinde bunu doyurucu şekilde bizlere açıkladı. Bunlar bizim için bağlayıcıdır. Çünkü mesele, cihat farz kılınmadan önce Mekke dönemi, farz kılındıktan sonra da Medine dönemi meselesi değildir. Aksine mesele, devletin kurulmasına yönelik delillerin araştırılmasıdır. Bu da RasûlullahSallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye hicret edip orada devleti kurduğu zamana kadar Mekke'deki döneme ait delillerdir.
Devletin kurulması bir mesele, cihat apayrı bir meseledir. Dediğimiz gibi devletin kurulmasına yönelik deliller, kaynağından alınır, cihadın delilleri de kendi kaynağından alınır. Biri diğerinden farklıdır. Birbirine bağlı değildir. Bu yüzden Hilafet Devleti olmadığı için cihat terk edilmez. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
الْجِهَادُ مَاضٍ مُنْذُ بَعَثَنِي اللهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى أَنْ يُقَاتِلَ آخِرُ أُمَّتِي الدَّجَّالَ، لَا يُبْطِلُهُ جَوْرُ جَائِرٍ وَلَا عَدْلُ عَادِلٍ   "Cihat, Allah Azze ve Celle'nin beni gönderdiği günden, ümmetimin sonuncusu deccal ile savaşasıya kadar yürürlüktedir. Zalimin zulmü ve âdilin adaleti onu iptal edemez." [el-Beyhâkî]
Dolayısıyla ister Hilafet olsun isterse olmasın cihat, şeri hükümlere göre devam edecektir. Aynı şekilde cihat hükümlerinin iptal olması nedeniyle Hilafetin kurulmasına yönelik çalışma terk edilemez. Hilafet için çalışmak, kurulana kadar devam edecektir. Çünkü gücü yeten Müslümanlara, boyunlarında Halife'ye biat halkasının olmaması haramdır. Müslim, Abdullah ibn Ömer'den Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle derken işittim dediğini rivayet etti:
مَنْ خَلَعَ يَدًا مِنْ طَاعَةٍ لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لا حُجَّةَ لَهُ وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً  "Kim itaatten elini çekerse, Kıyamet Gününde lehine hiç bir delil bulunmaksızın Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Kim de boynunda biat olmadan ölürse, cahiliye ölümü ile ölür." Buna göre cihat ve Hilafet için çalışmak kurulana kadar devam edecektir. Biri diğerine bağlı değildir. İkisi de ayrı ayrı meseledir. Her bir meselenin şeri delilleri araştırılır ve benimsenen usule göre meseleye yönelik özel şeri hüküm çıkarılır.
4- Bu nedenle Hizb, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'de devleti kurana kadar Mekke'de açıkladığı metoda bağlıdır. Devleti kurmak için davet aşamasında savaş amellerine kalkışmamak konusunda Mekke ve Medine dönemi diye bir şey yoktur. Çünkü devletin kurulmasına yönelik deliller, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'de devleti kurana kadar Mekke'de açıkladığı delillerden başkası değildir. Mesele devletin kurulma metodudur. Burada Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Mekke'deki Siretinde açıkladığı metottan başka bir metot yoktur.
Şayet mesele, İslami Devletin amelleri ve cihazları hakkında olmuş olsaydı, bunları kesinlikle Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'de beyan ettiği delillerden alırdık. Çünkü Devlet, orada kuruldu.
5- Özet olarak:
A- Herhangi bir meseleye ilişkin hükümler, ister Mekke'de isterse Medine'de insinler, meseleye yönelik gelen delillerden alınır. Örneğin oruç hükümleri, oruç delillerinden, namaz hükümleri namaz delillerinden, cihat hükümleri cihat delillerinden ve devletin kurulması delilleri devletin kurulmasına yönelik delillerinden alınır.
B- Devleti kurmak için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Mekke'yi Mükerreme'deki metoduna bağlanmak gerekir. Çünkü devletin kurulmasına yönelik deliller, sadece Mekke'yi Mükerreme'de açıklandılar. Eğer devletin kurulmasına yönelik deliller Medine'de gelmiş olsaydı, keza onlarla da delil olarak geçerli olurlardı. Allah Subhanehu Teâlâ'dan Râşidi Hilafet Devletinin kurulması için yardım ve başarı temenni ederiz. Allahım! İslam ve Müslümanları izzetlendir, küfür ve kâfirleri zelil kıl, hayrı dünyanın dört bir tarafına yay. Bunlar, Allah'a zor değildir.
17 Zilka’de 1434
2013/09/22
*********************************************************************************************************************
DEVLET (OTARİTE) OLMADAN CİHAD OLMAZ. Devlet olmadan bu cihadın yerine getirilmesi mümkün müdür? Devlet, ümmeti cihad üzere eğitir. Cihad için hazırlık yapar ve fertleri askerî ve İktisadî konularda görevlendirerek genel silahlanma ameliyesinde bulunur. Zaruret halinde halkın tamamının bu cihada katılmasını sağlar. Bütün bunlar ancak ,İslâm Devletinin hakimiyetinde sağlanabilir... https://www.youtube.com/watch?v=lRGAxG5nkU0  

http://namenstr8.blogspot.nl/2015/03/islam-devleti-var-olmali-islamin.html?showComment=1450690501992#c6418954102716512751 3- CİHAD Cihad; doğrudan ya da mal, görüş veya kalabalıkları çoğaltmak ile yardım ederek Allah Subhenehû ve Teala yolunda savaşta azami gayret sarf etmektir. Zira Allah’ın Kelimesinin/dininin yüceltilmesi için savaşmak cihaddır. Allah yolunda görüş ile cihada gelince; eğer o görüş Allah yolunda savaş ile doğrudan alakalı ise, o cihaddır. Doğrudan alakalı değilse, onda meşakkat olsa da, Allah’ın Kelimesinin yüceltilmesi için bir takım yararlar olsa da o, Şer’iata göre cihad değildir. Çünkü cihad, Şer’iata göre kıtala/savaşa hastır ve savaş ile doğrudan alakalı her şey cihada dâhil olur. Mesela; savaşa başlaması için orduya tahrik edici, coşturucu hitapta bulunmak, düşmanlarla savaşa teşvik edici makale yazmak gibi doğrudan savaşla alakalı ise yazılı ve sözlü görüş cihaddır, aksi halde cihad değildir. Buna binaen, siyasi mücadeleye, zalim Müslüman yöneticilerle çatışmaya, her ne kadar büyük sevabı olsa da ve Müslümanlara çok büyük yararları olsa da, cihad ismi verilmez. Zira mesele meşakkat ve fayda meselesi değildir. Mesele sadece bu kelimenin içinde geçtiği Şer’î manadır. Şer’î mana ise kıtaldır ve onunla alakalı görüş, konuşma, yazma, tuzak ve hile planlama v.b. her husustur. https://www.facebook.com/photo.php?fbid=866901316664014&set=a.151838731503613.21978.100000324607185&type=3&theater

13 Şubat 2016 Cumartesi

Ateist profesör Dawkins'e muhteşem cevaplar..





BU GÜN TÜRKİYE DE YAŞAYANLARIN EZİCİ ÇOĞUNLUĞU KAVRAM KARGAŞASI YAŞAMAKTADIR.YAŞATILMAKTADIR.
ARAŞTIRAN BAKAN AZDIR.
ONUN İÇİNDE BU MİLLET PERİŞANLIK ÇEKMEKTEDİR.
Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim kötülük yaparsa zararı kendisinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.Casiye-15
Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez.rad-11
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ADALET
BU T.C. DEVLETİNDE VEYA BEŞER SİSTEMLERDE ADALET ARAYANLARIN YA ADALET BİLGİLERİ ANLAYIŞLARI YANLIŞ VEYA AKILLARINDA BİR PÜRÜZ VAR.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SEVGİLİ TÜM İNSANLIK AKLINIZI MUAYENE ETTİRİN İŞTE PÜRÜZ ORADA ORADAKİ ÖNBİLGİDE ÖN BİLGİ DELALETİ KATİ SUBUTU KATHİ DEĞİL ZANNİ OLDUĞUNDAN DOLAYI OLAYLARI ALGILAYIP YORUMLAMADA MARAZ ÇIKIYOR.O DA KİŞİYİ KİŞİDEKİ FITRATI ÖLDÜRÜYOR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

BU İNSANLIĞIN DİLİNDE (T.C.DEVLETİNDEKİLERİ KAST EDİYORUM) ALLAH'A İNANMAYANA KAFİR DENİR DİYE ÖĞRETMİŞLER SÖZLÜKLERİNDE BİLE BU BÖYLE.
HALBUKİ ALLAH'A İNANMAYAN YOK ....(Müslümanlar tarafından Allah Müslüman olmayanlar tarafından yaratıcı güç)
HEM AKLİ HEM NAKLİ DELİLLERLE SABİT.
AKLİ DELİL:HERHANGİ BİR KİŞİYE SORSAN BU KAİNATI ORGANİZE EDEN BİR GÜÇ VAR MI DİYE EVET DİYECEK.(Yok derse vakasına mutabık konuşmamış olur dolayısı ile itibar edilmez.o zaman o kişiyede kendiliğinden oluşmuş bir şey göztermesini iste.)
NAKLİ DELİL:"Andolsun ki onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan, mutlaka: ‘Allah!..' derler.LOKMAN-25
Zuhruf 9-) Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette diyecekler ki: "Onları, çok üstün, çok bilen (Allah) yarattı."
VB AYETLER.
ÖNEMLİ OLAN MÜŞRİKLİK VE MÜNAFIKLIKTIR.
O ZAMAN BAKMAK LAZIM BU T.C.NİN VATANDAŞLARI HANGİ KATOGORİYE GİRİYOR.
http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=3396906044691833088#editor/target=post;postID=4400744439092980822;onPublishedMenu=allposts;onClosedMenu=allposts;postNum=13;src=postname
-----------------------------------------------------------------------------------------------

ACIKLAMA:ATAİSTİM DİYENLER YALAN SÖYLEMEKTEDİRLER.VEYA KENDİSİNİ İFADE EDEMEMEKTEDİRLER.
O ŞURADAN KAYNAKLANMAKTADIR.
İNSANDA Kİ DUYGULARIN İÇİNDE ÜSTÜN GELME İÇGÜDÜSÜ DUYGUSU MEVCUTTUR.İŞTE DEVREYE O GİRİYOR.
ÖRNEK,İKİ KİŞİ ALLAH'LA ALAKALI KONUŞUYOR ,MİLLETİN İLGİSİNİ ÇEKEMEYEN ŞAHISTA BU ARADA ALLAH YOK DİYOR VE BÜTÜN ŞİMŞEKLERİ ÜZERİNE ÇEKİYOR (Çünkü her insanın fıtratında Allah inancı
mevcuttur.)


*********************************************



Bu gün insanlar sistem tarafından Mankurtlaştırılıyorlar.

Bir kişi benimsemiş olduğu en önemli konularda vakasına mutabık konuşmuyorsa o kişiyi galaya almıyacaksın.

Aldığın an başın dertden kurtulmaz.

Bu günümüzdeki Müslümanların düştüğü hal gibi.

örnek.

Ataisdim diyenler.

http://huseyinsas.blogspot.nl/2013/12/aklima-takilanlar.html

Müslümanım diyenler.

Kişileri aldatmışlar.

Galaya alınacak bir zat değildir.***BEYAZİDİ BESTAMİNİN HAYATININ AÇIKLAMASI

https://www.youtube.com/watch?v=cF7O4M18Wrw&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4&index=1

********************************

Galaya alınacak bir zat değildir.--Cübbeli Ahmet'in Kafir olduğu an!!

https://www.youtube.com/watch?v=K7p4gP7Qwxs&list=PLr342JFErS74wTAKOa6WqzcN2SMX7Hgu4&index=69


Halbuki yalancı şahidin yalan söylediği ispatlandıktan sonra hem ceza alır hemde şahitliği birdaha kabul edilmez.
*********************************************************************
http://huseyinsas.blogspot.nl/2013/12/aklima-takilanlar.html


------------------------------------------
İlişkilendirme anında insanın bilgileri ve vakıayı ölçmede kullandığı kaide veya kaideler nefsiyetin ve akliyetin oluşumunda yani belirli bir şahsiyetin oluşumunda en büyük etkendirler.Akliyetin oluşumunda kullanılan kaide ve kaideler, nefsiyetin oluşumunda kullanılan kaide veya kaidelerle aynı olmazsa insanda bulunan akliyet ve nefsiyet birbirinden farklı olur. Çünkü o zaman insan, eğilimlerini iç dünyasında var olan kaide veya kaidelere göre ölçer. Yönelticilerini akliyeti oluşturan mefhumların dışındaki mefhumlara bağlar. Bu durumda ise fikirleri ile eğilimleri başka başka, birbirine zıt, farklı olur. Böylece seçkin olmayan bir şahsiyete sahip olur. Çünkü kelimeleri ve cümleleri anlayışı, vakıayı idraki, eşyaya olan meylinden farklı bir şekilde meydana gelir.
Bu nedenle şahsiyetin tedavi edilebilmesi ve seçkin bir şahsiyetin oluşturulabilmesi, ancak insanın akliyeti ve nefsiyeti için aynı anda ancak tek bir kaidenin bulunması ile gerçekleşir. Yani bağlantı kurma esnasında bilgileri ve vakıayı değerlendirmede kullanılan kaidenin, yönelticilerle mefhumlar arasındaki sentezin sağlanmasında da aynen kullanılmasıyla tek kaide ve tek ölçü üzere seçkin bir şahsiyet oluşur.
http://huseyinsas.blogspot.nl/2015/11/mefhumlar-zihinde-vakas-idrak_12.html?spref=fb

11 Şubat 2016 Perşembe

ZALİMLERİ DEŞİFRE ETMEK İÇİN BAK ALLAH NE DİYOR.

ZALİMLERİ DEŞİFRE ETMEK İÇİN BAK ALLAH NE DİYOR.

Kötü sözler önce ferdî ithamlarla başlar, sonra da cemiyetin yavaş yavaş çözülüp dağılmasıyla ve ahlâkî izmihlâlle neticelenir. İnsanlar arasında takdir duyguları yok olur. İçtimaî emniyetin zerresi kalmaz. Fertlerin ve cemiyetlerin birbirlerini itham etmesi yaygın hale gelir. Kötülükler tabiileşir. Artık lisanını’. hiç sıkıntı duymadan kötülüklerin tekrarı ve kötü sözlerin izharı ile meşgul olur...

(İslam beldelerindeki medya organları gibi..)

Bütün bunlardan dolayıdır ki Allah, müslüman cemiyette kötülüklerin şuyûunu yasak etmiştir. Kötü sözleri, sadece zulme uğrayan insanların zâlimlere karşı sarf edebileceğini tabiî bir hak olarak ilân etmiştir; mazlûma verilen bu müsaade, bu kaidenin yegâne istisnasını teşkil eder. -------------
******-------------
Evet, mazlûm, zâlime hak etliği kötü sözü söyleyebilir. Ama bu kötü söz, kendisine yapılan zulümle nisbeti olmalı, onun hududunu aşmamalıdır.

(Şirk en büyük zulümdür.Allah'ın kanunlarıyla yönetmeyenlerde zalimdir.)

(Bu gün 2016*-Müslümanlar zulüm görmektedir bu aşağıdaki linkteki kişilerden.)
«Zulme uğrayanlarınki hariç, Allah kötü sözün alenen söylenmesini sevmez.»
****************************************************************
İslâm, daima insanları korur, zulmetmedikleri müddetçe onların şan ve şöhretini himâye eder. Şayet zulmedecek olurlarsa, islâmın himâye kanatları derhal üzerlerinden kalkar. Ve zulme uğrayanlara, zâlimleri kötülemek, onları tahkir etmek izni verilir. İşte bu husus, kötü sözden sakınmaya dair konulan \mutlak kaidenin biricik istisnasıdır.******************