ALİ-İMRAN-185-186 incitici söz işiteceksiniz.Kİ DOĞRU YOLDA OLDUĞUNUZUN BİR İŞARETİDİR......
ALİ-İMRAN-185-186 incitici söz işiteceksiniz.
185- Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim Céhennem ateşinden uzak tutulur da Cennet'e konursa gerçekten başarıya ulaşmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir hazdan başka birşey değildir.
186- Mallarınız ve canlarınız konusunda kesinlikle deneyden geçirileceksiniz, gerek kitap ehlinden ve gerekse müşriklerden birçok incitici söz işiteceksiniz. Eğer (bunlara karşı) sabreder ve Allah tan korkarsanız, bu tutum azimliliğinizin, kesin kararlılığınızın bir belirtisidir.
Şu gerçeğin ruhlarda iyice yer etmesi gerekir. Yeryüzündeki hayatın geçici olduğu, ecelle sınırlı olduğu, kesinlikle sonunun geleceği gerçeği.. Salihler de ölür, bozguncular da ölür. Cihad edenler öldüğü gibi geride kalanlar da ölür. Akide sayesinde yücelenler gibi kullara boyun eğenler de ölür. Haksızlık yapmaktan kaçınan cesurlar öldüğü gibi ne pahasına olursa olsun hayata sarılan korkaklar da ölür. Büyük değerlere, üstün hedeflere sahip olanlar gibi ucuz bir meta için yaşayan ahmaklar da ölür.
Herkes ölecektir... "Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır." Her nefis bu şerbeti tadacak ve bu hayattan ayrılacaktır. Bu şerbeti ve elden ele dolaşan bu kadehi içmede nefisler arasında bir fark yoktur. Fark başka bir şeydedir. Değişik bir değerde söz konusudur farklılık. Sonuçta varılacak yerde fark vardır.
"Yaptıklarınızın karşılığı, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim ateşten uzaklaştırılırsa... O, başarıya ulaşmıştır."
Budur üzerinde ayrılık söz konusu olan "değer". Falana falandan farklı muamele yapılması gereken korkunç "sonuç" budur..
"...Kim Cehennem ateşinden uzak tutulur da Cennet'e konursa o, başarıya ulaşmıştır."
Ayet-i kerimede geçen "Zuhziha" kelimesi, vurgusu, kelime yapısı ve kalıcı etkisiyle bizzat anlamını somutlaştırmaktadır. Sanki ateşin yaklaşanı yutacak ve girdabına alacak bir cazibesi varmış da onu azar azar bu azgın cazibeden çekip uzaklaştıracak birine ihtiyaç duymaktadır. Kim ateşin bu girdabından uzaklaştırma imkanına sahip olur, ateşin çekiciliğinden kurtarılıp Cennet'e sokulursa kuşkusuz o insan kurtulmuştur.
Güçlü bir tablo... aksine, canlı bir sahne... İçinde hareket, alem ve çekicilik yok mu? Nefis, kendisini günahın çekiciliğinden çekip uzaklaştıracak birine muhtaç değil midir? Kesinlikle evet. İşte onun ateşten uzaklaştırılması budur. İnsan -sürekli çalışmasına ve daimi uyanıklık içinde bulunmasına rağmen- Allah'ın lütfu olmadan amellerinde hep kusur etmez mi? Evet, işte onun ateşten uzaklaştırılması budur. Allah'ın lütfu insana ulaşınca ateşten uzaklaştırılmış olur böylece.
"...Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka birşey değildir."
Dünya hayatı bir metadır. Ancak gerçek bir meta değil, uyanıklık ve intibah metaı değil, aldatıcı bir metadır. İnsanı aldatıp gerçek bir metâ olduğunu vehmettiren bir metâ. Ya da aldanma ve hileye sebep olan bir meta. Gerçek meta ise, elde etmek için çaba sarf etmeyi hakeden metadır. İşte orada! Ateşten uzaklaştırıldaktan sonra Cennet'le kurtuluştur.
Bu gerçek, nefiste yeredince, nefis, hayata sarılma hikayesini hesabından çıkarınca, -her halukârda her nefis ölümü tadacağından- aldatıcı ve geçici meta hikayesini bir kenara atınca... Bu esnada yüce Allah, müminlere kendilerini bekleyen mal ve can hususundaki sınamadan söz etmektedir. Çünkü artık ruhları imtihana hazırlanmıştır.
"Mallarınız ve canlarınız konusunda kesinlikle deneneceksiniz. Gerek kitap ehlinden, gerekse müşriklerden birçok incitici söz işiteceksiniz. Eğer (bunlara karşı) sabreder ve Allah'tan korkarsanız bu tutum azimliliğinizin, kesin kararlılığınızın bir belirtisidir."
Akidelerin ve davetlerin kuralı budur. İmtihan kaçınılmazdır. Mal ve can hususunda eziyet çekmek zorunludur. Sabır, direnç ve kararlılıktan başka seçenek yoktur.
Cennet'e giden yol budur. Kuşkusuz Cennet tuzaklarla çevrilmiştir, nitekim ateş de şehvetlerle...
Bu davayı yüklenip gereklerini yerine getirecek bir kitle oluşturmak için başka yol da söz konusu değildir. Bu kitleyi eğitmek, iyilik, kuvvet ve dayanıklılık gibi gizli yönlerini ortaya çıkarmak için başvurulacak yol budur. Bu sorumlulukları pratik olaràk uygulamak insan ve hayatın hakikatini öğrenmek için tek çıkar yol budur.
Bunun nedeni, davaya inananların kararlılıklarını tesbit etmektir. Çünkü davayı yüklenip ondan dolayı sabredecek güvenilir kişiler onlardır.
Bu uğurda çektikleri işkence ve imtihanlar, onun yolunda verdikleri şerefli ve saygın kurbanlar, davanın şerefli ve saygın olması içindir.. Çünkü durum ne olursa olsun bundan sonra ondan sapmaları söz konusu olmaz.
Bir de dava ve davetçinin temelinin sağlam olması içindir bu. Çünkü gizli güçleri ortaya çıkaran, geliştiren, bir noktada yoğunlaştırıp yönlendiren dirençtir. Yeni davalar, köklerinin sağlamlaşıp derinleşmesi ve fıtratın derinliklerinde ki mümbit toprağa ulaşması için böylesi güçleri edinmek zorundadır.
Hayatı ve cihadı pratik olarak uygulamayan davetçilerin bizzat kendi hakikatlerini, beşer nefsinin gizliliklerini kitle ve toplumların hakikatini öğrenmeleri için de bir araçtır bu. Böylece onlar davalarının ilkeleriyle, kendi nefislerinde ve tüm insanların nefislerindeki şehvetlerinin nasıl dolaştığını görürler. Nefislerde şeytanın etkilediği açıkları, yolun kaygan kısımlarını ve sapıklığın izlerini öğrenirler.
Sonra Allah'a... O'na karşı çıkanların en sonunda bunda bir iyiliğin bulunduğunu, O'na inananların bunca eziyetlerle karşılaşmalarına rağmen direnmelerini sağlayan bir sırrın varlığını kavramaları da amaçlanmaktadır. Çünkü böyle bir durumda, O'na karşı çıkanlar dalga dalga O'na döneceklerdir sonunda.
Davaların kuralı budur.. Kararlı ve güçlü kimselerden başlıcası, zorluklara sabretmek, acı sarsıntılar esnasında Allah'tan korkmayı sürdürmek. Haksızlık edip haktan uzaklaşmaktan yüz çevirmek, Allah'ın rahmeti hususunda ümitsizliğe kapılmamak, zorluklarla karşılaşırken Allah'ın yardımından ümitsiz olmamak... Bütün bunları kararlı ve güçlü kimselerden başkası gerçekleştiremez.
"Allah'tan korkarsanız bu tutum azimliliğinizin, kesin kararlılığınızın bir belirtisidir."
Medine'deki müslüman kitle, kendisini bekleyen fedakârlık ve acıları çevrelerindeki ehl-i kitaptan ve düşmanları müşriklerden görecekleri can ve mala gelecek musibeti böyle öğreniyordu. Buna rağmen yoluna devam ediyordu. Dağılmadan, kararsızlık göstermeden, ökçelerinin üzerinden geriye dönmeden... Çünkü onlar her nefisin ölümü tadacağını ve ücretlerin ödeneceği zamanın kıyamet günü olduğunu, o gün ateşten uzaklaştırılıp Cennet'e sokulanın kurtulacağını, üzerinde durdukları şu katı ve belirgin yeryüzündeki ve yürüdükleri şu amaca ulaştırıcı ve açık yoldaki `hayatın aldatıcı bir metadan başka birşey olmadığını, çok iyi biliyorlardı.
Yeryüzü dava adamlarının gözünde her zaman katı ve belirgindir. Amaca ulaşmak için tutulacak yol, her insanın görebileceği şekilde açıktır. Bu davanın düşmanları asırlar ve nesiller boyu süregelen düşmanlardır. Asırlar ve nesillerden beri ona karşı tuzaklarını kurmaya devam ediyorlar. Kur'an da o Kur'an'dır.
Zamanın değişmesiyle, imtihan ve fitne araçları, müslüman kitleye karşı başlatılan propaganda yöntemleri, kişiliklerine, hedeflerine ve gayelerine ilişkin duyup çektikleri eziyetlerin şekli değişir, ancak, kural birdir:
"Mallarınız ve canlarınız konusunda kesinlikle deneneceksiniz. Gerek kitap ehlinden gerekse müşriklerden birçok incitici söz işiteceksiniz."
Sure, ehl-i kitap ve müşriklerin birçok tuzaklarını ve bazan davanın temelleri ve hakikati bazan da inananlar ve önderlerine ilişkin karışıklık ve kuşkulandırma amacıyla yaydıkları birçok propaganda şekillerini içermektedir. Bu propaganda şekilleri zamanla değişir. Yeni propaganda araçlarının icadıyla renklenir. Ancak hepsi de İslâm'a, inanç temellerine, müslüman kitleye ve onun önderliğine yöneltilir. Yüce Allah'ın ilk müslüman kitleye gösterdiği ve onlar için yolun özelliğini ve yolda pusuya yatmış düşmanlarının niteliklerini ortaya çıkardığı bu kuralın dışına çıkmamıştır hiç biri.
Bu Kur'anî direktif; bu akideyle hareket etmeye ve yeryüzünde Allah'ın metodunu gerçekleştirmek için çaba sarf etmeye başlayan ve böylece hedeflerini şaşırtmak ve bağlarını koparmak için aleyhlerinde hile, fitne ve propaganda yöntemleri ile biraraya gelenleri öğretmek ve müslümana fonksiyonunu nasıl yerine getireceğini öğretmektedir. Bu Kur'anî direktif, davanın, davayı gerçekleştirme yönteminin ve yol boyunca pusuda bekleyen düşmanlarının tabiatını, gözler önüne getirmeye ve Allah'ın bu vaadleriyle yüzyüze geldiklerinde kalplerine güven duygusunu serpmeye devam etmektedir. Böylece eziyet etmek için üzerine kurtların üşüştüğü, propagandalarıyla havladıkları ve imtihan ve fitneye maruz bıraktıkları zaman bu yolu takip ettiklerinin belirtisi ve gördükleri şeylerin yoldaki işaretler olduğunu bilirler.
Bu yüzden müslümanlar aleyhlerindeki imtihan, fitne, boş iddia, hoşlanılmayan ve eziyet verici şeyler işittikçe sevinirler... Bunlarla sevinirler; çünkü, önceden yüceAllah'ın kendilerine vasfettiği yolu takip ettiklerine iyice inanırlar. Sabır ve takvanın, yol azığı olduğunu da bilirler. O zaman tüm hile ve kargaşalar onların yanında boşa çıkar. İmtihan ve işkenceler çok küçük kalır. Vaadedilen yolda belirlenen hedefe doğru yol alırlar. Sabır ve takva ile... Kararlılık ve sebat ile...
Bundan sonra Kur'an'ın akışı ehl-i kitabın kendilerine kitap verildiği gün Allah'la yaptıkları ahde karşı çıkmaları, kitabı ihmal etmeleri, istedikleri zaman kendilerine emanet edilen şeyi saklamalarındaki tavırlarını ifşa etmektedir.
YUSUF-SURESİ
103- "Sen insanların iman etmesini ne kadar ısrarla istersen iste, onların çoğu iman etmeyecektir. "
104- "Oysa sen bu çabama karşılık onlardan herhangi bir ücret istemiyorsun. Kur'an, tüm insanlara seslenèn bir hatırlatmadır sadece. "
105- "Göklerde ve yerde nice ayetler, nice ibret içerikli belgeler vardır, yanlarından geçtikleri halde onları umursamazlar. "
106- "Onların çoğu, Allah'a ortak koşmaksızın O'na inanmazlar. "
107- "Acaba onlar, hepsini birlikte çarpacak, yaygın bir ilahi azaba uğramayacaklarından ya da hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın kıyametin başlarına kopmayacağından emin midirler?"
KENDİNİ SAĞLAMA,MUHASEBE ETMEN İÇİN
"Böylece Biz her peygambere suçlulardan bir düşman peydah
ettik. Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter."
göze alan basit menfaatler peşinde koşmayan inançlı, güçlü unsurlar kalır. Ve bunlar sırf davaya hizmetten başka bir şey düşünmezler. Yalnız ve yalnız Allah'ın rızasını arzu ederler.
Bir takım suçluların peygamberlerin yoluna dikilmesi normal
bir şeydir. Zira hak dâvası bir toplumdaki bozukluktan veya insanlar arasındaki bir cemaatin infisah etmesinden dolayı onu tedavi etmek üzere gelir. Bu bozukluk kalblerde olabilir, cemiyet nizamında olabilir, hâkim sistemle de olabilir. Suçlular bu bozukluğun gerisine saklanırlar, bir yandan bozukluğu daha da artırmak isterler. Bir
yandan da onu istismar ederler.
Meşrebleri bu bozuk havaya uyanlar, bu iğrenç sahada teneffüs etme imkânı bulanlar ve varlıkları bu tefessüh etmiş muhitte
sahte değerlerine dayanmak zorunda olanlar normal olarak peygamberlerin karşısına dikilecekler, kendi varlıklarını devam ettirebilmek için dâvalara karşı koyacaklar, teneffüs edebildikleri havanın
sürüp gitmesini isteyeceklerdir. Bir takım haşereler vardır ki ancak
pisliklerde yaşarlar ve gül kokularına dayanamayarak boğulurlar.
Bir takım kurtçuklar da vardır ki tertemiz akan sularda hemen oluverirler. Çünkü temiz ortamda onlar yaşayamazlar. Mutlaka bir bataklık ve bir pislik bulunması lâzımdır onların yaşayabilmesi için.
İşte günahkârlar da bunlar gibidirler. Şu halde onların hak dâvasına
karşı düşman olmaları gayet normaldir. Çünkü hak dâvasını önleyerek ancak yaşayacak ortamı bulabilirler. Hak dâvasının da en sonunda muzaffer olması gayet normaldir. Çünkü o hayat çizgisine
uyar ve insanı Allah'a bağlayan yüce ve aydınlık ufka yönelmesini
temin eder. Ve ancak orada Allah'ın irade buyurduğu mukadder kemal noktasına ulaşabilir: "Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.".
Merhaba,
YanıtlaSilHesabınızı inceledik ve hesabınızın Facebook Hak ve Sorumluluklar Bildirimi'ni ihlal ettiğini belirledik. Bu koşulların ihlal edilmesi, hesabınızı kalıcı olarak kaybetmenize neden olmuştur.
Ana önceliklerimizden biri Facebook'u kullanan kişilerin rahatlığı ve güvenliğidir ve başkalarına zarar vermeye yönelik inandırıcı tehditlere, şiddet örgütlerine desteğe veya aşırı derece müstehcen içeriklere izin vermiyoruz.
Teşekkürler,
Ali
Community Operations
Facebook
Bu e-postayı bir hata sonucu mu aldın? Lütfen bize bildir: https://fb.me/20SOdYs6vECwms3
-----Original Message----
From: huseyin-sasmaz-@live.nl
To:
Subject: Kişisel Hesabım Kapatıldı - Huseyin Sasmaz
Login email address or mobile phone number: huseyin-sasmaz-@live.nl
Your full name: Huseyin Sasmaz
Additional info: Neden kapattiniz?
-----End Original Message-----
*********************************************
Siz fecebook çalışanları
Size sizin dilinizle teşekkür ederim.
çünkü siz ve sizin gibi İslam düşmanlarının islama yaptığı zulümler sayesinde Doğru yolda olduğum tescilleniyor.
Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim Céhennem ateşinden uzak tutulur da Cennet'e konursa gerçekten başarıya ulaşmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir hazdan başka birşey değildir.
186- Mallarınız ve canlarınız konusunda kesinlikle deneyden geçirileceksiniz, gerek kitap ehlinden ve gerekse müşriklerden birçok incitici söz işiteceksiniz. Eğer (bunlara karşı) sabreder ve Allah tan korkarsanız, bu tutum azimliliğinizin, kesin kararlılığınızın bir belirtisidir.